Merhaba. Bugün hepimizin severek tükettiği, üreticilerin her yaz büyük bir özenle ağaçlarından topladığı fındığın tarihi oldukça eskilere dayanmaktadır. Milattan önce ve sonra fındık pek çok uygarlık tarafından kutsal sayılmış, mutfaklarda oldukça sık kullanılmış ve değer verilmiştir. Biz Türkler de fındığın dünyada dış satımını ilk yapanlar olmuşuz. Bu yazıda size Doğu Karadeniz’in toprağından dökülen fındığın hikayesini anlattım.
İyi okumalar dilerim.
Fındığın tarihi Doğu Karadeniz’den başlar.
Bugün hepimizin severek tükettiği fındığın tarihi oldukça eskilere dayanır. Ama gelin önce ismine bir bakalım. Fındık sözcüğü, Antik Çağ’da Karadeniz’in adı olan ‘Pont Exinus’tan türetilen ‘pontik’ sözcüğünden meydana gelmiştir. Milattan sonra 23 doğumlu Romalı alim Plinius da Pontos kıyılarından getirildiği için, fındığa ‘Pontos cevizi’ denildiğini yazar. Akdeniz, Orta Doğu ve Avrupa ülkelerine Doğu Karadeniz’den yayıldığı için ismi de farklı şekillerde söylenmiştir.
Fındık kelimesinin anlamı dilden dile yayılarak farklılaşmıştır.
Fındık sözcüğünün Farsçası ‘fonduk’, Arapçası ‘bunduk’, Latincesi ‘nux’, Almancası ‘haselnuss’, Fransızcası ‘noisette’, İngilizcesi ‘hazelnut’, eski Yunancası ‘funduki’dir. Türkler Orta Asya’da yaşadığı dönemde fındığa ‘kosuk’ derken Batı’ya göçen Türkler ‘çetlevük demiştir.’ Anadolu Türkleri de Arap etkisi nedeniyle ‘bunduk’tan türeyen fındık kelimesini kullanmıştır.
Fındık ağacı Türk ve Çin kültüründe kutsal sayılıyordu.
Fındığın adı Türeyiş Destanı’nda da geçer. Destana göre iki nehrin birleştiği yerde bir fındık ağacı vardır ve bu ağacın dibinden toprak yarılmaya başlar. Bu yarıktan da beş çocuk çıkar. Türkler kadar Çinliler için de kutsaldır fındık ağacı. Çinliler bu ağacı tanrının insanlara bahşettiği beş kutsal ağaçtan biri olarak sayarlar. Çin kaynaklarına bakıldığında milattan önce 3 binli yıllarda Çin’de fındık ekildiği yazar.
2400 yıl önce bilinen fındıkları bugün hâlâ yetiştiriyoruz.
Milattan önce 4. yüzyılda yaşamış yunan filozof Theophrastos da fındığı ‘Karadeniz cevizi’ diye adlandırır. Ayrıca yaptığı tarifte iki tür fındıktan bahseder ki bunlar ülkemizde hâlâ bolca bulunan sivri fındık ve tombul fındıktır.
Yunan ve Roma mutfağında sos yapımında sıklıkla kullanılırdı.
Eski Yunan ve Roma mutfağında sosların yapımında fındığın sıkça kullanıldığı ve milattan sonra 200 yılı civarında yaşamış olan Athenaeus’un bir eserinde ‘ballı ve kuruyemişli tatlı’ tarifinde fındığın yer aldığı yazar. O dönemlerden beri gerek Yunan ve Roma halkı gerekse Anadolu halkları fındığa oldukça düşkündür.
Fındık, Karadeniz’e seyahat edenlerin yazılarında da yer almıştır.
13. yüzyılda yaşayan ve ilk Bektaşîlerden olan Ispartalı Seyyah Seyranî Giresun’a seyahatini seyahatnâmesinde yazar ve şöyle der: ‘Sanki yeryüzündeki bütün fındıklar Giresun’da yetiştirilmektedir’. Evliya Çelebi de Trabzon bölgesine yaptığı bir seyahatte ‘Dağlarında taşlarında cümle ormanları fındıklıktır’ diye bahsetmektedir.
Fındığın uluslararası ticaretini yapan ilk hükümdar Timur’dur.
Fındığın uluslararası ticaret malı olarak satışını gösteren ilk yazılı belge ise 1403 yılına aittir. İspanya kralı 3. Henri, 1403 yılında Timur’a elçi gönderir. Timur ile görüşen elçi Trabzon’dan İstanbul’a deniz yoluyla döner. Yolculuk izlenimlerini yazdığı seyahatnamesinde şu cümle yazılıdır: 17 Eylül 1403’te Trabzon’dan, kaptan Nicolos Cojen yönetimindeki fındık yüklü bir gemiyle 25 günde İstanbul’a gittik.
Fındığın Avrupa’da tanınması 1780’li yıllara dayanır.
Fransa ile 1737 yılında, padişah 1. Mahmut döneminde ticaret anlaşması yapılır. Bu antlaşmaya göre Fransa’ya satılacak ürünler arasında fındık da vardır. Türk fındıklarının Avrupa ülkelerinde tanınması ise 1780’li yıllarda başlar. 1782’de Rusya’ya, 1792’de Romanya’ya, 1875’te Belçika’ya, 1906’da Sırbistan’a, 1907’de Almanya’ya, 1909’da Fransa’ya ve 1912’de ABD’ye fındık satışına başlanmıştır. 1900’lü yıllarda dünyada fındığı üreten ve satan tek ülke Türkiye’dir.
Cumhuriyet döneminde fındık fidanı ihracı yasaklandı.
Cumhuriyet döneminde de fındık konusu ciddi ölçüde ele alınmıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde gerçekleştirilen ekonomik kalkınma planları kapsamında 1927 yılında çıkarılan kanun ile fındık fidanlarının ihracatı yasaklanmıştır. Sonraki yıllarda fındığın satışıyla ilgili pek çok ihracat birlikleri kurulmuştur.
Siz fındığın tarihinin bu kadar eskilere dayandığını biliyor muydunuz? Yorumlarınızı bekliyorum.
Günümüzde fındık dünyanın pek çok ülkesine ihraç ettiğimiz lezzetli bir ürünümüz. Özellikle çikolata sektöründe birçok ülke fındığımızı kullanıyor. Türkiye’de yerli üreticilerimiz emeklerini tam alamasalar da bu coğrafyada hâlâ önemli bir geçim kaynağı. Umarım önümüzdeki yıllarda fındık üreticileri için gelişmeler olumlu yönde olur.