Hamas’ın İsrail’e savaş açmasının üzerinden 1 ay geçti. Bu süreçte en Filistin halkı zulüm gördü. Çocuk, sivil demeden gelen görüntülere çoğumuz bakamadık, birçok kişinin de bu çağda bu insanlık dışı olayları aklı almıyor. Türkiye’den de her kesimden İsrail’e tepkiler büyüyor. Ancak olayın bir de ekonomik boyutu var. Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkiler inişli çıkışlı olurken, bunun ticari boyutu nedir?
Hamas ve İsrail arasında başlayan ancak Filistin halkına yönelik orantısız şiddete ve vahşete dönen savaşta, politika uzmanların tartışmaları sürüyor. Türkiye-İsrail ilişkilerinde dönemsel gerilimler görülüyor. En önemli iki olaydan biri “Davos Krizi”, diğeri de “Mavi Marmara Saldırısı” olmuştu.
Diğer önemli olay da “Mavi Marmara saldırısı” olarak bilinen İHH İnsani Yardım Vakfı ve Özgür Gazze Hareketi’nin organize ettiği, Gazze’ye insani yardım taşıyan 6 gemiye, İsrail’den 70-80 mil açıktaki Akdeniz’de uluslararası sularda 31 Mayıs 2010’daki İsrail Savunma Kuvvetleri’nin yaptığı saldırıdır.
Dönelim tüm bu süreçlerde Türkiye-İsrail ticari ilişkilerine, Son günlerde artan, hatta İsrail ile alakası olmayan birçok şirketi de kapsayan, ekonomik tepkiler ve boykot çağrılarına bakalım.
Aktaş, İsrail’in olduğu sanılan şirketlere ya da farklı yabancı şirketlere boykot konusuna şu bakış açısıyla yaklaşıyor: “Şirket Türkiye’de kurulmuş ve burada faaliyet gösteriyorsa, burada bizim vatandaşımız çalışıyor, istihdam sağlanıyor, vergi geliri elde ediliyor, ihracat yapılıp döviz kazanılıyor.”
2013-2023 döneminde (2023 ilk 9 ay sadece) ithalat-ihracat seyri bu şekilde görünüyor.
Aktaş, finalde de “Türkiye aradaki farkı elbette bir şekilde yerine koyar” derken, yeni pazarlar bulmak kolay değil, ticareti durdurmak hiç kolay değil derken,
“Türkiye’de bizim mühendisimizin, işçimizin çalıştığı, bizim araçlarımızla taşınan, bizim ihracat hanemize yazılan ürünleri üreten tesislerle uğraşmaktansa, mümkün oluyorsa ticareti durdurmak çok daha az olumsuz etki doğuracak bir adımdır” diye de bitiriyor.