Türk Eğitim Derneğinin (TED) düşünce kuruluşu TEDMEM’in kademeler arası geçiş sistemlerine ilişkin raporunda, liseden sonra istihdama katılmak isteyen öğrencilere 11. sınıfın sonunda standart lise diploması verilmesi, 12. sınıfların ise üniversiteye hazırlık yılı olarak yapılandırılması önerildi.
TEDMEM’in “Sınavların Gölgesinde Eğitim Sistemi” raporundaki “Ortaöğretime Geçiş”, “Yükseköğretime Geçiş”, “Kademeler Arası Geçiş Uygulamalarına İlişkin Öneriler” başlıkları altında, Liselere Geçiş Sistemi (LGS) kapsamındaki merkezi sınava ve Yükseköğretim Kurumları Sınavı’na (YKS) ilişkin değerlendirmelere yer verildi.
Okul dışındaki özel ders, kurs ve test odaklı basılı kaynaklara bağımlılığın ortadan kaldırılması gerektiği belirtilen raporda, bu kapsamda yapılacak düzenlemelerin bütünsel, sürdürülebilir, tutarlı ve uzun vadeli planlanması gerektiği kaydedildi.
Okulda verilen eğitimin çağın gerektirdiği becerilere odaklanması gerektiği vurgulanan raporda, yalnızca öğretim programlarının değil, öğretmenlerin de eleştirel düşünme, sorgulama ve problem çözme becerilerini kazandırmada yetkin hale getirilmesi gerektiği belirtildi.
“Lise diploması” sahibi olmanın hayata etkin katılım için yeterli ve anlamlı hale getirilmesi gerektiği ifade edilen raporda, LGS’ye ilişkin de değerlendirmelerde bunuldu.
Ortaöğretime geçiş uygulamalarındaki değişikliklerin sınava giren öğrenci sayısını azaltmaya yetmediği belirtilen raporda, “Her 100 öğrenciden 83’ünün merkezi sınava girmesi, sistemdeki sınav baskısını giderme konusundaki ihtiyacın devam ettiğini göstermektedir.” ifadesine yer verildi.
Raporda, 2017-2018 eğitim-öğretim yılında merkezi sınavla yerleşilebilecek kontenjan oranı yüzde 10 iken bu oranın 2021-2022 eğitim öğretim yılında yüzde 15’e ulaştığı kaydedildi.
Kontenjanların düzenli artışının daha fazla öğrencinin sınava katılımını teşvik edeceği aktarılan raporda, “LGS’nin tüm öğrencilerin odağı olmaktan çıkarılması gerektiği” görüşü yer aldı.
Ülkenin lokomotifi olacak yüksek nitelikli insan kaynağını yetiştirmek amacıyla sınırlı sayıda özel nitelikli lise için öğrenci seçimi yapılması önerilen raporda, bu liselerin amaçlarıyla uyumlu öğretim programlarına, üst düzeyde insan kaynaklarına ve gelişmiş altyapıya sahip olmaları gerektiğine işaret edildi.
Lise diplomaları iki farklı model önerisi
Raporda, lise kademesinin işlevinin yeniden gözden geçirilmesi gerektiği belirtilerek, şu öneriler sıralandı:
“Yükseköğretime devam etmek istemeyen ve liseden sonra istihdama katılmak isteyen öğrencilere 11. sınıfın sonunda standart lise diploması verilmelidir. Bu öğrencilerin not ortalamalarına göre sınavsız biçimde meslek yüksekokullarına, ön lisans programlarına ve açık öğretim programlarına geçiş yapabilmelerine imkan tanınmalıdır. 12. sınıf üniversiteye hazırlık yılı olarak yapılandırılmalıdır. 12. sınıfın sonunda öğrencilere ileri lise diploması verilmelidir.”
Üniversiteye girişte “hazır bulunuşluk ve yeterlik” ön koşul olmalı
TEDMEM’in raporunda, ÖSYS ve YKS’ye ilişkin de değerlendirmelere yer verildi.
Yükseköğretime geçiş sisteminin hazır bulunuşluk ve yeterlik ön koşullarına dayalı yerleştirmeye doğru evrilmesi gerektiği belirtilen raporda, “Yükseköğretime geçişte yükseköğretim programları için ön koşul niteliğinde olan hazır bulunuşluk ve yeterlik düzeyleri belirlenmeli veya programların niteliğine göre belirli düzeylerdeki belirli dersleri/kredileri tamamlama benzeri ilişkilendirmeler yapılmalıdır. Bu dönüşüm yapılmadığı sürece, lise türleri veya liseler içinde program türleri her ne olursa olsun, eğitim öğretim süreçleri ve uygulamaları sınav odaklı olacaktır.” ifadeleri kullanıldı.
İleri düzeyde matematik ve fizik okumayan veya bu derslerde belirli bir başarı gösteremeyen öğrencinin mühendislik okuma beklentisine sahip olabildiğine vurgu yapılan raporda, sistemin bütünlük içinde hazır bulunuşluk ve yeterlik ön koşullarına dayalı olarak bir sıralama yapmaya doğru evrilmesi gerektiği belirtildi.
Programlara yerleştirilen öğrencilerin sınavlarda yaptıkları netlerle ilgili de örnekler verilen raporda, 2019’dan itibaren YÖK Atlas kapsamında paylaşılan verilere işaret edildi ve bu verilerle ilgili şu değerlendirmelerde bulunuldu:
“Temel bilimler alanındaki bazı programlarda ortaöğretim dersleri ile bağlantılı ve ön koşul niteliği taşıyan dersler olmasına rağmen eksi netlerle bu bölümlere yerleştirilen öğrencilerin olması, uygulanan sınavların nitelikli bir eleme ve seçme işlevi göstermediğini, aksine yeterlik ve hazır bulunuşluk yerine yalnızca sıralamaya dayalı bir yerleştirme yaptığını ortaya koymaktadır. Yükseköğretime geçişte program bazlı olarak yeterlik ve hazır bulunuşluğun dikkate alınmaması düşük performans gösteren adayların yükseköğretim programlarına yerleştirilmesine neden olurken aynı zamanda yükseköğretim mezunlarının diplomalarını da değersizleştirmektedir.”
“Mesleki hazırlık programları oluşturulmalı”
Mesleki eğitimin nitelik odaklı ve bütünsel yaklaşımla ele alınması gerektiği anlatılan raporda, mesleki eğitim merkezlerindeki eğitimlerin süresinin, alanın özelliklerine göre 2-3 yıl olması önerildi.
Meslek yüksekokullarına geçişte kendi alanıyla ilişkili bir bölüme devam etmek isteyen öğrencilere not ortalamaları ve alan derslerindeki performanslarına dayalı olarak sınavsız geçiş hakkı tanınması gerektiği belirtilen raporda, şunlar kaydedildi:
“Genel ortaöğretim kurumlarından meslek yüksekokullarına devam etmek isteyen öğrenciler için 1 yıllık mesleki hazırlık programları oluşturulmalıdır. Meslek yüksekokulları mesleki eğitim merkezlerinde olduğu gibi uygulama eğitimleri ağırlıklı olacak şekilde yapılandırılmalıdır. Bu okullara devam eden öğrencilerin haftada 3-4 iş gününü işletmede geçirmesi sağlanmalıdır. Mesleki eğitim mezunlarını kendi alanlarında çalışmaya teşvik edecek bir ücret düzenlemesi yapılmalıdır. Kendi alanında istihdam edilen mesleki eğitim mezunları için taban maaş, asgari ücretin en az 1,5 katı olacak şekilde belirlenmelidir. Ödenecek ücretin, asgari ücretin üstünde kalan kısmına 2 yıl süre ile devlet katkısı sunulmalıdır.”