Kürt müziğinin rock esintisi: Siya Şevê
9 mins read

Kürt müziğinin rock esintisi: Siya Şevê

Fatih Tan

Siya Şevê, Kürtçe rock müzik yapan ve 2000’li yılların başlarından günümüze kadarki kariyerlerine, dört albüm (Zeng 2004, Pûç 2011, Bêyom 2014, Li Pey Siya xwe 2018) ve yanı sıra kendi stüdyolarında yakın dönemde icra ettikleri eski ve yeni ikonik şarkıların coverlarını sığdırmıştır. Rock müziğinin başlıca enstrümanlarının (elektrogitar, basgitar, klavye, bateri) yanına saksafon gibi güçlü bir üflemeli enstrümanı da dâhil ederek müziği genel anlamda hiç boğmadan, aksine tonal akkorların soft uyumuyla müthiş kullanmaya çalışan müstesna bir gruptur. Siya Şevê, aynı zamanda ve bütün bunların yanında birçok tiyatro, belgesel ve film müziğinin prodüksiyonunu da başarıyla üstlenmiştir.

Herkesin bildiği gibi, bir ülkedeki sanatların içinde ilk ortaya çıkan ve en kolay ulaşılan (tüketilen) müziktir. Müzik, doxa ile iç içe hareket eden duyusal bir kanaattir. Müzik, ilkel, spiritual ve halk müziği formundayken insana çok doğal gelir ama işlenmiş haline diğer sanatlara göre daha fazla özen gösterilmesi gerekir. Kendi müzik tarihimizin (Kürt müziğinin) gelişimi ise kesinlikle yavaş olmuştur. Hiç şüphesiz bunun bir nedeni, müziğin uygun bir biçimde gelişmesinden önce, var olması gereken karmaşık-teknik müzikal altyapının az gelişimidir. Bu konuda belli başlı olarak bilinen sansür, rejimin yasakçı baskıları, asimilasyon politikaları ve maddi kaynakların yetersizliği gibi bir dizi nedenlerin olduğu gerçekliği elbette söz konusudur. Ama diğer yandan da kolektif politikliğin ve otantikliğin bilinçdışı istenci, bunun bir şekilde geri kalmasına sebep olmuştur. Bugün daha yeni yeni çok sesli orkestralar, operalar, senfoniler, konçertolar, sonatlar ortaya çıkmaktadır. Kürt müziğinde bunu ilk ve en iyi yapan, yani otantikliğin özünü “modern klasik armoniyle” müthiş birleştiren, bir araya getiren, hatta Althusserci anlamda “soyutlayan” hiç kuşkusuz büyük bir müzisyen olan Nîzamettîn Arîç’tir. Soyutlama, bilinenin aksine Althusser’e göre çok paradoksaldır. Ona göre, farklı düşünce, hayal, imge, metot, teori gibi kavramlar, somut ve maddi bir gerçekliğin montajıdır. Hatta Althusser bir yerde şöyle der: “Soyutlamak, gerçekliğin bir kısmını bütününden ‘ayırmak’ demektir.” (1) Dolayısıyla Batı müziği ile Doğu müziği arasındaki sentezin somutluğu, soyut bir kompozisyonun pozitif gerçekliğidir. Kaldı ki [Ciwan] Haco bunun apayrı bir formunun ikili yönünü gerçekleştirmiştir. Haco, sadece Doğu’nun gerçekliğinden değil, Batı’nın gerçekliğinden de bir kopuş yaratmıştır.

Kürtlerin rock süreci çağdaşlarına göre hem geç yaşanmış hem de kendi yerel mizacının zerk edilmesiyle üretilmiştir. Bu yerel mizacın tözündeki örtük olan estetiğin müzikteki karşılığını bugün en iyi icra edenlerden biri de Siya Şevê’dir. Siya Şevê, geleneksel bir temsilin mimesisini değil, alçakgönüllülüğü ve çekiciliğine eklenen doğrudanlığını ve buna bağlı olan yalınlığın yanılgısını melodik bir poesis olarak ortaya koymaktadır. Her ne kadar Kerem Gerdenzerî fenomeni 80’li yıllarda Koma Wetan ile avangart bir kırılma yarattıysa da, bu durumun Kürt müziği için “istisnai” bir durum olduğu gerçeğini değiştirmez. Çoğu yerde olduğu gibi o dönemin avangart hareketlerinden Sovyet Rusyası da [sınırlı da olsa] kendi payına düşeni almıştı. Yaşananlar Slav kültürel ekolün, görece Batılı dalganın etkilerinin bir sonucuydu. Rock’ın isyan, öfke, protesto, başkaldırı gibi sistemi ve düzeni eleştiren nosyonların retoriği üzerinden temellendiği bilinen bir şeydir. Oysa Kürt müziğinde bu her zaman geleneksel müzikle yapılmıştır. Dolayısıyla rock müziğinin Kürtlerdeki yaşamsal etkisi, sınırda olan bir marjinal olguyla hep sınanmıştır. Siya Şevê bana göre müzik adına bu sınırı yıkmayı başaran önemli müzik gruplarından biridir. Kürtlerin özgül mizacının ve aydınlanmacı politik tarafının dengesini, çağın estetik duyusu temelinde çok iyi kurgulamıştır.

Siya Şevê, geniş kitlelere seslenen bir müziği icra etmektedir. Belki de en dikkat çekici özelliği, Mezopotamya’ya özgü ezgisel ritmin evrensel ve armonik yeteneğidir. Bana göre müzikleri, hırslı ve sert formlar açısından şimdiye kadar yapılmış Kürt etnolojik kültürüne ilişkin en yakın ve belirgin müziklerden birisidir. Temalarındaki cümleler özenle seçilmiş ve çerçeveleri çizilmiş, genellikle kısa bazen de uzun ama hiç kuşkusuz çok akıcıdır. Mesela kimsenin değerli bulmadığı -hatta kaçındığı- bir kelimeyi seçerek (Bênamus) sıradan bir cümleye başlar gibi görünür. Fakat ilk izlenimle insana eleştirel bir cümlenin ortasında ideolojik gibi gelse de, aslında hiçte ideolojik olanı değil, ontolojik olanın idealist kökenini sorgulatır. Her bestedeki ezgisel zenginlik, sanki besteci buluş gücünü müsrifçe harcayarak yeniden kazanabilecekmiş gibidir. Siya Şevê, notalarını dilin doğal nüanslarıyla uyarlamayı ve kelimelerin anlamını da müziksel imgelere yansıtmayı çok iyi becerir. Müzik zaten görülürün dünyasındaki iletişimsizliğin, duyularak yeniden görünmesini ve bilinmesini sağlar. Bilinç kaybına neden olan enformasyonun bilinçdışı doğasını ters yüz eder. Rancière’in altını çizdiği gibi, “Müzik, sözcüğün görünür kılmak için boş yere uğraştığı şeyi -duyunun dile gelmez yanını, bilinçdışı yaşamın gücünü- hissedilebilir kılar.” (2) Siya Şevê’nin, tema ve teknik formüllerinde kendini tekrar eden ve bizi sürekli aynı duygusal atmosferin anaforuna dönük bir eğilimi olsa da, yine de ve her ne olursa olsun, bizleri folklorik bir esintinin pastoral havasına geri götürmez. Siya Şevê’nin müziğe olan hâkimiyeti, kompozisyonlarındaki armonik yürüyüşleri ve döngüsel formlara olan modern yaklaşımları, hem müziğin ruhuna hem de kendi ana dillerine (Kürtçe) karşı duydukları has politik bir bağlılığın apaçık bir göstergesidir. Benim burada gruba yapabileceğim tek eleştiri, bazı şarkılara sesin “soft” kalışıdır. Örneğin yakın zamanda stüdyoda çekilen ve klibiyle birlikte tüm dijital platformlarda yayınlanan “Şer” isimli şarkıyı bu hususta öne sürebilirim. Çünkü şu hususun atlatılmaması gerekir ki, rock formun melodik hissi, sesin desibeli ve gırtlağın mekanik hareketleriyle özdeştir. Ama aynı zamanda kesinlikle şunun da hakkını vermeliyiz ki, Kürtlerin büyük müzisyenlerinden biri olan Homer Dizeyî’nin “Çendî Geram Le Şeran” isimli kült şarkısının müthiş bir cover versiyonu da yine Siya Şevê tarafından aynı stüdyo ortamında icra edilmiş ve görsel versiyonu aynı şekilde yayınlanmıştır. Hatta tam da bu noktada ve bu sayede hazır söz Başûr’dan (Güneyden) açılmışken, yine oradan saygın ve modern bir müzisyen olan Qadir Dîlan’ın “Frîşte” isimli şarkısına da Siya Şevê’den yeni bir “cover” (dinlemek) beklemek hiç fena olmaz.

Son olarak şunu diyebilirim ki, Siya Şevê’nin Kürt müziğine katkısı, duygusal içeriğinin zenginliği ve derinliğiyle, ifadesinin çeşitliliği ve gücüyle, armonik, aynı zamanda ritmik özgünlüğüyle gelecek kuşaklar için hem bir meydan okuyuş hem de modern bir esin kaynağı anlamı taşımaya devam edecektir.

Notlar:

1. Filozof Olmayanlar İçin Felsefeye Giriş, Louis Althusser, s.76, Çev. İsmet Birkan, Can Yayınları

2. Aistheis, Jacques Rancière, s.167, Çev. Ayşe Deniz Temiz, Monokl Yayınları

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir