Godot’yu Beklerken kitabıyla hafızalara kazınan bir yazar: Samuel Beckett

ensonhaber.com

Samuel Beckett, protestan kökenli bir ailenin ikinci oğlu olarak 13 Nisan 1906 yılında Dublin’in bir banliyösünde doğdu. 1927’de Dublin’deki Trinity College’ın Roman Dilleri Bölümü’nden mezun olduktan sonra gittiği Paris’te École Normale Supérieure’de İngilizce okutmanı olarak çalışmaya başladı.

Burada, aralarında 20. Yüzyıl edebiyatına damga vuracak çok sayıda edebiyatçının da bulunduğu sanat çevreleriyle ilişki içindeydi.

James Joyce’la da tanışan Beckett, yazarın ileride Finnegan’s Wake adıyla yayımlanacak romanının bir bölümünün Fransızca’ya çevrilmesine yardım etti. 1930’da Whoroscope adlı uzun şiirini yayınladı.

Beckett, 1932-1937 arasındaki yıllarını Londra’da geçirdi. Bu dönemde yazdığı öykülerden oluşan ve Joyce’un etkisini yansıtan More Pricks Than Kicks 1934’te; akıl hastanesinde bakıcı olmasını konu alan Murphy 1938’de Londra’da yayımlandı. 1937’de Paris’e yerleşti. İkinci Dünya Savaşı yıllarında Fransız Direniş’ine katıldı.

1942’de Gestapo’dan kurtulmak için Fransa’nın güneyine, Vaucluse’e geçti. Burada kaldığı iki yıl içinde gündüzleri tarım işçiliği yaparken, geceleri Watt’ı kaleme aldı.

Savaşın sona ermesinin ardından tekrar Paris’e döndü. Beckett bu tarihten sonra, kendini daha yalın ifade edebildiğini düşündüğü Fransızcayla yazmaya başladı.

Fiziksel çöküş.

Beckett’in en önemli yapıtları olarak görülen her üç roman da tek bir kişinin çeşitlemeleri denebilecek bir dizi karakter tarafından anlatılır. Anlatıcılar hızlı bir fiziksel çöküş içindedir ve var olduklarının tek kanıtı zihinleridir.

Adlandırılamayan’da bu çöküş, anlatıcının bir ağız ve zihne indirgenmesiyle doruğa ulaşır.

Beckett’in pek çok yapıtında olduğu gibi burada da anlatıcı sessizliğe ve hiçliğe tahammül edebilmek için hikâyeler uydurur ve uzun, karmaşık monologlara girer.

“Godot’yu Belerken”

Godot’yu Beklerken Ocak 1953’te, Paris’te, Théàtre Babylone’daki ilk temsiliyle büyük başarı kazanınca Beckett dünya çapında üne kavuştu. 1966’dan başlayarak oyunlarından birçoğunu dünyanın çeşitli ülkelerinde kendisi sahneledi.

Her türlü radyo ve televizyon programından, gazetecilerden, fotoğrafçılardan özenle kaçınmasıyla bilinen Beckett 1969’da Nobel Edebiyat Ödülü’nü aldı.

20. Yüzyılın önemli yazarı

Samuel Beckett, 20. yüzyılın en büyük yazarları arasında, edebiyata yaklaşımındaki uzlaşmaz arılıkla öne çıkmıştır. Beckett’in yoğun bir kara mizahla beslenmiş olan yapıtları, insan deneyiminin ve insan bilincinin işleyişinin paha biçilmez belgeleridir.

Ürettiği büyük edebi hacim birçok dile aktarılan Beckett, yapıtları üzerine en çok yorum getirilen yazarlar arasında ön sıralarda yer alır.

Samuel Beckett Öldü

Hayatını, 1938’de tanışıp daha sonra evlendiği Suzanne Dumesnil’le birlikte, ölene kadar Paris’te geçirdi. Suzanne’ın 17 Temmuz 1989’da ölümünden beş ay sonra yaşama veda eden Samuel Beckett Montparnasse Mezarlığı’na defnedildi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir