DİYARBAKIR – Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Diyarbakır’daki temasları kapsamında 22 Eylül’de Diyarbakır Cezaevi’ni ziyaret etti. Diyarbakır Cezaevi’nin kötü hatıralarla anılan bir cezaevi olduğunu belirten Tunç, 12 Eylül 1980 darbesinden sonra cezaevlerinde yaşanan anti demokratik, insanlık dışı ve keyfi uygulamaların ‘geride kaldığını’ söyledi. “Türkiye eski Türkiye değil” diyen Tunç, 399 cezaevinin kapatıldığını ve onların yerine modern, insan haklarına daha uygun cezaevlerini faaliyete geçirdiklerini belirtti.
Peki, Türkiye’deki cezaevlerinde yaşanan mağduriyetler gerçekten geride kaldı mı? İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi’nin 2020 ila 2023 yıllarını kapsayan faaliyet raporunda, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yaşanan insan hakları ihlallerine yer verildi. Buna göre sadece Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde cezaevlerinde 2020 yılında 7 kişi öldü, 54 kişi işkenceye maruz bırakıldı; 2021 yılında 4 kişi öldü, 1 kişi yaralandı, 156 kişi işkenceye maruz bırakıldı; 2022 yılında 21 kişi öldü, 42 kişi işkenceye maruz bırakıldı.
MAHKUMLAR İŞKENCEYİ ANLATIYOR: ‘HOŞ GELDİN PARTİSİ’
Cezaevlerinde yaşanan diğer ihlallere de yer veren raporda, “…Hapishanelerde tecrit ve izolasyon, işkence ve kötü muamele yasağının ihlali, sevk/sürgünler, haber alma ve verme hakkının engellenmesi, infaz uzatma/yakma uygulamaları, tedavi hakkının engellenmesi, yaşam hakkı ihlalleri gibi daha birçok hak ihlalinin gerçekleştiği; ihlali gerçekleştiren kamu görevlilerinin ise etkin bir idari ve adli soruşturmadan geçirilmedikleri veya yargılanan kamu görevlilerinin cezasızlık politikasının sonucu olarak hiç ceza almadıkları veya verilen cezaların ihlallerin gerçekleşmesini engellemediği tespit edilmiştir” denildi.
Öte yandan İnsan Hakları Derneği Merkezi Hapishaneler Komisyonu’nun 15 Eylül 2023 tarihinde yayınlanan ‘Yüksek Güvenlikli ve S Tipi Kapalı Hapishaneler’ raporunda, işkenceye maruz kalan tutukluların mesajları yer aldı. Samsun/Kavak S Tipi Kapalı Hapishanesi’nde bulunan A.B., 24.02.2023 tarihinde yapılan avukat görüşünde yaşadıklarını şöyle anlattı: “Depremden 4 gün sonra sonra Türkoğlu L Tipi Kapalı Hapishanesi’nden, Kavak S Tipi Kapalı Hapishanesi’ne sevk edildim. 11 Şubat’ta hapishane girişinde tek başıma bir odaya alındım. Odaya giren 4 infaz memuru hiçbir şey söylemeden beni tekme tokat dövdü, hakaretler etti. Dayak sonrası ağzımdan ve burnumdan kan geldi, vücudumda morluklar oluştu. Sonrasında elbiselerimi zorla çıkardılar ve çıplak halde tekrardan tekme tokat dövdüler. İnfaz koruma memurları işkenceyi bıraktıklarında, ‘beni neden dövdünüz?’ diye sordum. Bana, ‘bu hoş geldin partisiydi’ dediler.”
Erzurum/Dumlu 2 Nolu Yüksek Güvenlikli Kapalı Hapishanesi’nde tutulan İ.T. ise 20.07.2023 tarihinde yazdığı mektupta, Maraş depreminden dolayı Türkoğlu 1 Nolu L Tipi Kapalı Hapishanesi’nden, Dumlu 2 Nolu Yüksek Güvenlikli Kapalı Hapishanesi’ne sürgün edildiğini, burada kendisiyle birlikte İ. D. ve C. A.’nın kurum idaresi tarafından hem fiziki işkenceye hem de sözlü hakaretlere maruz kaldıklarını belirtti. Saatlerce plastik kelepçelerle ayakta bekletildiklerini söyleyen İ.T., sonrasında ise çıplak aramanın dayatıldığını anlattı.
‘BİZ O GÜNLERİN GERİDE KALMADIĞINI DÜŞÜNÜYORUZ’
Bakan Tunç’un açıklamalarını ‘kaygı verici’ olarak değerlendiren İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi Hapishane Komisyonu üyesi Ali İhsan Demirtaş, cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri ve işkencenin, 12 Eylül’den bu yana halen devam ettiğini söyledi. “Biz o günlerin geride kalmadığını düşünüyoruz” diyen Demirtaş, “Yılmaz Tunç, ‘o günler geride kaldı’ derken herhalde habersiz olamaz, kendisi TBMM Adalet Komisyonu Başkanı olduğu dönemde Garibe Gezer, hapishanede işkence sonucu yaşamını yitirdi. Yine Türkiye’nin farklı birçok hapishanesinde işkence, kötü muamele, yaşam hakkı ihlalleri meydana geliyor. Dolayısıyla bu söylem, gerçeklerden uzak bir söylem olarak karşımıza çıkıyor” dedi.
‘BAKANIN AÇIKLAMASI İHLALLERİ MEŞRULAŞTIRIYOR’
Bakan Tunç’un açıklamasıyla cezaevlerinde yaşanan ihlallerin meşrulaştırıldığını düşündüklerini belirten Demirtaş, “Hapishanelerde ve hapishane dışarısında özellikle kolluk kuvvetlerinin yargılandığı işkence dosyalarında şunu görüyoruz; bu olayı işkence olarak değil de ‘zor kullanma yetkisinde sınırın aşılması’ ve ‘yaralama’ suçundan ötürü yargılamalar yapılıyor. Aslında bu şekilde bir kavram değişikliğiyle Türkiye’de işkencenin olmadığı lanse edilmeye çalışılıyor. Bu oyuna son dönemlerde Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) de dahil olduğunu görüyoruz. Çünkü AYM’ye yapılan işkence ve kötü muamele başvurularında AYM, ihlal iddialarını sıralayarak en son ‘eziyet yasağının’ ihlal edildiğini söylüyor. Aslında işkence ve eziyet suçları farklı suç tanımları. Fiili olarak bir kabulleniş olsa da aslında Türkiye’de işkencenin olmadığını kamuoyuna lanse etmeye çalışıyorlar. O dönemin darbe hukukunu aratan uygulamalar var hala” diye konuştu.
‘YENİ CEZAEVLERİ İNSAN HAKLARINA UYGUN MU?’
Demirtaş, Yılmaz Tunç’un 399 cezaevinin kapatıldığını ve onların yerine modern, insan haklarına daha uygun cezaevlerini faaliyete geçirdiklerini ilişkin açıklamasına ise şöyle yanıt verdi: “Modern olarak belirtilen ve son zamanlarda açılan Yüksek Güvenlikli ve S Tipi hapishanelerde çok fazla hak ihlali meydana geliyor. Bu tip hapishanelerde ‘modern tecrit’ sistemi uygulanıyor. Mahpusların çoğu tek kişilik hücrelerde tutularak tecrit uygulaması yaygınlaştırılıyor. Hapishanelerin modern olmasındaki kriter; yeni inşa edilmesi değil, mahpusların insan onuruna uygun bir şekilde tutulup tutulmadığı olmalıdır.”