Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “Tahıl meselesinde Rusya’yı dışlayan bir sürecin sürdürülebilir olma ihtimali çok düşüktür” dedi.
Hindistan’ın başkenti Yeni Delhi’de düzenlenen 18’inci G20 Liderler Zirvesi’nin sona ermesinin ardından düzenlenen basın toplantısında konuşan Erdoğan, Fas’ta meydana gelen depremde hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılara şifa diledi. Erdoğan, “Daha 6 ay önce asrın felaketini yaşamış bir ülke olarak tüm imkanlarımızla Faslı kardeşlerimize yardıma hazırız” dedi.
1,5 yıldır devam eden ve yüz binlerce insanın canına mal olan Rusya-Ukrayna savaşını sonlandırmak için yoğun çaba harcadıklarını söyleyen Erdoğan, tarafları aynı masa etrafında toplayan İstanbul sürecinden, esir takaslarına ve Karadeniz Girişimi’ne kadar pek çok diplomatik hamleye imza attıklarına dikkati çekti.
“Karadeniz Girişimi çerçevesinde, 33 milyon ton tahıl uluslararası piyasalara ulaştırıldı” ifadelerini kullanan Erdoğan, “Girişim sayesinde gıda krizinin daha fazla derinleşmesinin önüne geçtik. Şahsi temaslarımız sonucunda, girişim 3 kez uzatıldı. Hafta başında, pazartesi günü Sayın Putin’in daveti üzerine Soçi’ye yaptığım ziyarette bu meseleyi kendisiyle bir kez daha enine boyuna konuştuk” değerlendirmesinde bulundu.
Rusya-Katar ve Türkiye olarak gıda sıkıntısı çeken Afrika ülkelerine yönelik 1 milyon ton tahılın işlenerek ulaştırılmasına önem verdiklerine vurgu yapan Erdoğan, şöyle konuştu: “El ele vererek bunu gerçekleştireceğiz. Tahıl meselesinde Rusya’yı dışlayan bir sürecin sürdürülebilir olma ihtimali çok düşüktür. Karadeniz’de sükuneti bozacak, bölgede gerilimi tırmandıracak her türlü adımdan uzak durulması gerektiği kanaatindeyiz.”
“Bugüne kadar Montrö’yü titizlikle uygulayarak ve taraflarla sürekli diyalog halinde kalarak, böyle bir duruma mahal vermedik. Küresel gıda güvenliğine katkı için yakın zamanda Gıda Güvenliği Çalışma Grubu’nu toplayacağız. Gerek Rusya gerek Ukrayna gerekse Birleşmiş Milletler ve uluslararası toplumla yakın temas içinde olmayı sürdüreceğiz. Zirve bildirgesinde ülkemizin tüm bu çabalarından hakkıyla bahsedildi.”
“Tahıl koridorunun geleceğini nasıl görüyorsunuz?” sorusu üzerine Erdoğan, şu değerlendirmede bulundu: “Yeniden tahıl koridorunun işlevsel hale gelmesinde ümitsiz değilim, yine bu süreç başlayabilir. Ancak (BM Genel Sekreteri Antonio) Guterres’in bir mektubu var. Kendisinden bu mektubu güncelleyen ikinci bir mektubun gönderilmesi noktasında bir talebimiz olacak. Bu gerek sigorta gerekse swiftle ilgili olarak bunu güncellemesiyle burada yeni bir gelişme olabilir. Bunun da takipçisi olacağız.”
Zirvede, ABD Başkanı Joe Biden ile F-16’yla ilgili bir teması olup olmadığı sorulan Erdoğan, şunları kaydetti: “Burada da Sayın Biden’la bir görüşmemiz ayaküstü de olsa oldu. Orada F-16 konusunu da görüştük. Tabii F-16 konusunda maalesef dostlar işi alıyorlar, götürüyorlar, ‘İsveç de İsveç’ diyorlar. Şimdi bu şekilde yaklaşım bizi ciddi manada üzmektedir. Böyle dendiği zaman benim vereceğim bir cevap var. Siz her şeyi Kongre Kongre diyorsunuz. Benim de kongrem var. Benim kongrem neresi? Türkiye Büyük Millet Meclisi. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden bu tür bir karar geçmediği sürece benim ‘evet’ demem mümkün değil. Tek başıma karar verecek noktada değilim. Meclis’imden geçmesi lazım. İsveç’in üzerine düşen görevleri yerine getirmesi lazım. O da üstüne düşen görevleri yerine getirmediği sürece tabii ki ben Meclis’imin vereceği kararı beklemek durumundayım.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “tek dünya, tek aile ve tek gelecek” idealine en büyük zararı tıpkı bir veba gibi yayılan İslam düşmanlığı ve yabancı karşıtlığının verdiğini belirtti. Müslümanları ve mültecileri hedef alan saldırıların kimi Batı ülkelerinde artık tahammül sınırlarını aştığını, bazı yerlerde de nefret furyasına dönüştüğünü dile getiren Erdoğan, “Demokrasi ve insan hakları savunuculuğu yapan ülkelerin çoğu bu barbarlık karşısında maalesef üç maymunu oynamaktır. Polis koruması altında Kur’an-ı Kerim yakılması fikir özgürlüğü değil, çok açık bir provokasyondur, nefret suçudur. Hiç kimse bizden buna sessiz ve tepkisiz kalmamızı bekleyemez. İnsanlığın ortak geleceği adına İslam düşmanlığının yükseldiği tüm ülkelerin, bu konuda artık daha kararlı politikalar izlemesi gerektiğine inanıyorum. Ülkemizin teklif ve gayretleriyle, kutsal kitaplara saldırı G20 bildirisinde de kınanmıştır” diye konuştu.
Bir hususun altını özellikle çizmek istediğini söyleyen Erdoğan, “İnancımız, kültürümüz ve kökenimiz ne olursa olsun hepimiz 8 milyarlık büyük insanlık ailesinin birer ferdiyiz. Bir tarafta 735 milyon kişi açlıkla mücadele ederken, diğer tarafta lüks, şatafat ve israf alıp başını gitmişse burada çok ciddi bir sorun var demektir” dedi. Erdoğan, gelinen noktada Afrika’dan Asya’ya milyarlarca insanın bir avuç elitin keyfi ve refahı için çok kötü şartlarda çalıştığını ve ter döktüğünü kaydederek, “Bu ne adildir ne insanidir ne de vicdanidir. Sorunlarımızın sebebi kaynak kıtlığı değildir, merhamet eksikliğidir” diye konuştu. Türkiye olarak bu adaletsizliklere itiraz ettiklerini vurgulayan Erdoğan, “Daha adil bir dünyanın mümkün olduğuna inanıyoruz. Milli gelire oranla dünyanın en fazla yardım yapan ülkesiyiz. Ülkemize sığınan 4 milyonu aşkın mazlum ve mağdura sahip çıkıyoruz” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan dün Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’le telefonla görüştü. Görüşmede, Azerbaycan – Ermenistan ilişkileri ve Azerbaycan’ın Karabağ bölgesinde son günlerde yaşanan olaylar da ele alındı. Erdoğan, düzenlediği basın toplantısında da Ermenistan-Azerbaycan sınırındaki son duruma ilişkin açıklama yaptı. Aliyev’le görüştüğünü hatırlatan Erdoğan, bugün de Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ile görüşeceğini söyledi. “Bölgeyi sükunete davet etmekten başka çaremiz yok” ifadelerini kullanan Erdoğan, şunları söyledi: “Fakat burada özellikle Hankendi’de, Karabağ’da şu anda atılan bu adımlar, doğru adımlar değil. Bunu kabullenmek, mümkün de değil. Nitekim, Avrupa Birliği üyesi ülkeler de bunu kabullenmiyor. Charles Michel’le de (AB Konseyi Başkanı) yaptığım görüşmede, onlar da bu gelişmelere olumlu yaklaşmıyorlar. Tabii biz de buna olumlu bakmıyoruz. Nitekim yapacağımız görüşmede, Sayın Paşinyan’a da bu konuda uyarı yapmalarını ve kesinlikle böyle bir seçimi kabullenmenin mümkün olmadığını onlara da ifade edeceğiz. Şu ana kadar görüştüğümüz tüm dost, Batılı ülkeler vesaire böyle bir şeyi zaten seçimi kabullenmiyorlar. ‘Bu olacak bir iş değil. Kabul edilebilecek bir seçim değil’ diyorlar.”
Orta Vadeli Program’ın, hem içeride hem yurt dışında takdirle karşılandığını gördüklerini ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti: “Dünya Bankası tarafından yapılan açıklama, Türkiye ekonomisine duyulan güvenin bir tezahürüdür. Dünya Bankası Grubu 17 milyar dolarlık yatırım paketinin üzerine, 18 milyar dolarlık yeni bir yatırım paketi daha ekledi. Böylece bankanın, Türkiye’de önümüzdeki 3 yıl içinde planladığı yatırımların büyüklüğü 35 milyar dolara ulaşacak. Ülkemize yönelik önyargılar kırıldıkça, Dünya Bankası’na yeni kurumlar eklenecektir. Ekonomimizdeki başarılarla birlikte uluslararası yatırımların daha da arttığını hep birlikte göreceğiz.”
Gazetecilerin Avrupa Birliği (AB) Konseyi Başkanı Charles Michel’le görüşmesi hatırlatılarak AB’ye katılımla ilgili Türkiye’nin perspektifinin sorulması üzerine Erdoğan, şöyle konuştu: “Tabii ki yani şu an Michel ile neyi görüşeceksin? AB’yi görüşeceksin. Görüştük ama Sayın Michel’in tek başına karar verme yetkisi yok. O da tabii bütün AB üyesi ülkelerle görüşerek bir karar vermenin gayreti içerisinde. Bizi 50 yıldır AB üyesi ülkeler hep oyalamıştır, bugün de oyalıyorlar, hala oyalamaya devam ediyorlar. Oyalasalar da oyalamasalar da Türkiye Türkiye’dir, biz yolumuza devam ederiz.”