1071 Malazgirt Zaferi sonrası Türkler akın akın Anadolu’ya gelmeye başlamış ve bu topraklarda hem kendi geleneklerini sürdürmüş hem de İslamiyet ile tanışmışlardır. Bu süreçte rol almış sayısız isimden bahsetmek mümkün ancak bunlar arasında en önemlilerinden bir tanesi şüphesiz Ahi Teşkilatı’nın kurucusu olan ve bölgede uzun süre etkili olmuş Ahi Evran’dır.
Ahi Evran hakkında günümüze kadar bilgilerin büyük bir bölümü aslında menkıbe adı verilen destansı öykülerdir. Elbette bunlar temel kaynak olarak kabul edilebilir ancak bazı anlatılar zaman zaman mitolojik öğeler bile içerdiği için tam olarak Ahi Evran kimdir sorusuna kesin bir yanıt vermek mümkün değil. Yine de gelin bilinenler ışığında Ahi Evran neler yapmıştır yakından bakalım.
Büyük üstatlardan ders alma şansı bulmuş bir genç: Ahi Evran kimdir?
Pîr Mahmud bin Ahmed Nasirûddin Ahî Evran bin Abbas Velî, Pîr Ahî Evrân Velî gibi isimlerle de anılan Ahi Evran; kesin olmamakla birlikte 1171 yılında bugün İran sınırları içerisinde bulunan Hoy kasabasında dünyaya gelmiştir. Tarih kesin olmasa bile bu bölgede doğmuş olması muhtemeldir çünkü Hoy kasabası, Büyük Selçuklu hükümdarlarından olan Tuğrul Bey’in tahta geçmesinden sonra bir Türkmen diyarı olmuştur.
Sonraki yıllarda Azerbaycan’a geçen Ahi Evran, Horasan ve Maveraünnehir bölgesinde dönemin önemli üstatlarından dersler aldı. Bağdat’a giderek Fütüvvet Teşkilâtı’na katılması ise sonraki yıllarda kuracağı Ahi Teşkilatı fikirlerini yeşerten olay oldu.
Ahiliği, Fütüvvet Teşkilâtı’ndan öğrendi:
13. yüzyılın ilk yıllarına Bağdat’a geçtiği düşünülen Ahi Evran, burada Fütüvvet Teşkilâtı’na katıldı. Dönemin Abbasi halifesi Nasır Lidinillah tarafından kurulan bu teşkilat, hem bir tasavvuf akımı hem de bir esnaf birliğiydi. Zaten Bağdat, dönemin ilim merkezi olduğu için Ahi Evran’ın burada geçirdiği süre tüm benliğini oluşturdu desek yanlış olmaz.
Dönemin Anadolu Selçuklu sultanı I. Gıyaseddin Keyhüsrev ile birlikte Anadolu’ya gelen Ahi Evran, burada Kayseri’ye yerleşti ve Fütüvvet Teşkilâtı’ndan aldığı ilham ile Ahi Teşkilatı’nı kurdu. Ahilik kelime anlamı olarak kardeşlik demektir. Bu teşkilat, esnafın kardeşçesine birlikte hareket etmesini temel alıyordu. Aynı zamanda dini bir hareketti.
Ahi Evran, kadınların da teşkilatlanmasını sağlamıştır:
Ahi Evran bu dönemde Kermani’nin kızı olan Fatma Bacı ile evliydi. Ahi Teşkilatı’na kadınların girmesi yasaktı ancak Ahi Evran, yeni bir birlik yapısı olan Bacıyan-ı Rum yani Anadolu Kadınları teşkilatını kurması için eşini teşvik etmiştir. Teşkilatın kurucusu olan Fatma Bacı, o tarihten sonra Kadın Ana olarak anılmıştır.
Bu süreçte Ahilik giderek yaygınlaşmaktadır. Dönemin en büyük İslam filozoflarından olan Hacı Bektaş-ı Velî sık sık Ahi Evran’ı ziyaret ederdi. Ahilik hakkında bilgi veren bir başka isim de İbn-i Batuta’dır. Ünlü seyyah Anadolu’yu karış karış gezerken karşılaştığı Ahi zaviyelerinden sık sık bahsetmiştir.
Siyasete karıştığı için Ahi Evran bir dönem hapsedilmişti:
Tahminen 1228 yılında Ahi Evran Konya’ya yerleşti. Burada da Ahilik işlerini sürdürürken Sultan I. Alaeddin Keykubad, II. Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından emri verilen bir suikastle öldürüldü. Keykubad, Ahilerin en büyük destekçisi olduğu için o ölünce Keyhüsrev tarafından Ahi ve Türkmenler büyük cezalar aldılar. Ahi Evran da bu grubun başı olarak hapsedilmiştir.
II. Gıyaseddin Keyhüsrev ölünce, 1245 yılında Ahi Evran serbest bırakıldı ve Denizli’ye gitti. Bu dönemde Mevlana ve Şems-i Tebrizi ile Ahi Evran arasında bir çekişme vardı. 1247 yılında Şems-i Tebrizi öldürülünce tüm gözler Ahi Evran’a ve Mevlana’nın oğlu Alaeddin Çelebi’ye çevrildi. Bu suikastin arkasında ikisinin parmağı olduğu dedikoduları aldı başını gitti.
Ahi Evran’ın ölümü hala gizemini koruyor:
Ömrünün son yıllarını Kırşehir’de geçiren Ahi Evran, burada siyasi etkileşimlerini artırır ve Anadolu Selçuklu Devletindeki taht kavgaları sırasında II. İzzeddin Keykavus’u aktif bir şekilde destekler. Mevlana ile arasında çekişme bu sırada iyice artar ama ilginç bir şekilde Mevlana’nın oğlu Alaeddin Çelebi her daim Ahi Evran’ın yanındadır.
Ahi Evran’ın 1261 yılının 12 Nisan günü 90 yaşındayken öldüğü tahmin ediliyor. Bu tarih, ölümü sonrası Alaeddin Çelebi’nin hakkında yazdığı rubaide bahsedilen ay tutulmasından çıkarılıyor. Ahi Evran’ın ölümü hakkında iki muhtemel iddia var. Birine göre yaşanan Moğol istilası sırasında öldürüldü. Diğerine göre ise Mevlana’nın müritlerinden olan Nurettin Caca Bey tarafından öldürüldü.
Peki Ahi Evran neler yapmıştır?
Ahi Evran, Ahi Teşkilatı’nın ve Ahiliğin kurucusudur. Tarihte Alevi Türkmenlerin piri ve şeyhi olarak anılan Ahi Evran aynı zamanda 32 çeşit esnafın lideri kabul edilir. 32 zanaat rivayetinin bir hikayesi var. Hikayeye göre Ahi Evran ejderhalarla savaşmış ve Hz. Muhammed ona bir dua ederek ‘Senin izninle olsun 32 sanat.’ demiştir. Tabii bu hikaye menkıbelerden gelen mitolojik bir anlatımdır.
Ahi Evran’ın Türk ve İslam tarihine en büyük katkısı, Türkler arasında İslamiyet’in çok daha hızlı yayılmasını sağlamış olmasıdır. Elbette tarihi süreçte kendisinin ve teşkilatının siyasi hareketlere katılması bazı kesimler tarafından tartışılıyor olsa da Ahiliğin Osmanlı Devleti’nde bile ne kadar etkili olduğu tarihi bir gerçektir. İşin detayını tarihçilere bırakalım.
Kısaca Ahi Evran’ın kurduğu Ahi Teşkilatı’na bakalım:
Ahi Teşkilatı, dini bir yapı olmasının yanı sıra aslında iyi ahlak üzerine kurulu bir kardeşlik birliğidir. Ahi Baba olarak anılan Ahi Evran tarafından kurulan bu birlik, Anadolu’nun çok daha hızlı Türkleşmesini ve Türklerin de İslamiyet’e geçmesini sağlamıştır. Özellikle göçebe Türklerin yerleşik hayata geçmesi üzerinde büyük etkisi olmuştur.
Ahi Teşkilatı, Anadolu’nun sık sık isyanlar ya da işgallerle karıştığı dönemlerde bile işlerin düzenli bir şekilde yürümesini sağlamıştır. Daha önce buradaki yazımızda detaylarıyla anlattığımız gibi gayrimüslim nüfusun artması ve ticaretin yalnızca Türkler ile Müslümanlar tarafından yürütülmemesi ile birlikte 18. yüzyılın ilk çeyreğinde Ahi Teşkilatı önemi yitirerek sonlanmıştır.
Ahi Teşkilatı’nı kurarak Anadolu’nun Türkleşmesine büyük katkı sağlayan Ahi Evran kimdir, neler yapmıştır gibi merak edilen soruları yanıtladık. Tarihte yaşanan her olayı o dönemin şartlarına göre değerlendirmek gerektiğini tekrar hatırlatalım.